insan, doğanın yere döktüğü birer kırıntı...

yaşadı, gün doğumundan geceye

yalvardı,

kirli bi ırmak olup,
engin bir denize varıncaya kadar.

Orada mıyım?

17 Ocak 2012 Salı

Bölüm 1: Sakarya - Trabzon Of

Ancak yazabiliyorum ki bu haftabaşı yani 15/08/2011 de uzun süredir istediğim yolculuğa nihayet çıktım. İlk durak Uzungöl Yaylası'nın üst kısımlarında bir nokta. Burada couchsurfing adlı siteden arkadaşlarla kamp yapacaktık. Ev arkadaşım Onur dayısının Pamukova'daki bir fabrikanın nakliye listesine bakıyormuş yada onun arkadaşı. Bu sebeple kendisinin beni Trabzon'a kadar bırakacak bir tır bulabileceğini söyledi. Neyse hazırlığımızı yaptık hazırız bekliyoruz. Pazartesi sabah Onur aradı tırı ayarlayamadıklarını söyledi ben de taktım çantayı sırtıma çıktım evden saat 10:00. Kulağımda mp3 çalar sırtımda çanta gişelere doğru yürüyorum.(şehir:Sakarya). Marketten su aldıktan sonra ilerideki ışıklara kadar yürümeye devam ettim. Işıklar Tek denen mevkiide.(elektrik dağıtım şirketi).Otobana çıkacak birçok araba buradan geçiyor düşüncesiyle biraz otostop çektim ama araçların bir çoğu aslında gişelere gitmiyordu. :) neyse dedim böyle olmayacak yürümeye devam ve hava sıcak mesafe de az buz değil. yaklaşık 11:30 gibi kıyıdan kenardan diğer araçlara dikkat ederek asfalt dolgu malzemesi olmadan gişelere vardım.


Gişelerde polis çevirme yapıyor. Umarım bana bulaşmazlar diye düşünürken o sırada durdurdukları Fransız plakalı gurbetçi aileye sizin yabancı dil ne diye sorduktan sonra bana baktı ben de Türküm abi ben diyerek Polisi gerçekle yüzyüze bıraktıktan sonra gurbetçi aile şaşkınlıkla bana bakarken düşük emisyonlu araçlarıyla bölgeden uzaklaştılar.

Kaldık polislerle başbaşa. Memleket nere, ne iş yaparsın? paran varken gezsene gibi muhabbetlerden sonra polisler ayrıldı. Yaklaşık 2 saat bekledim araçların çoğu İstanbul yönüne gitmektelerdi ve ramazandan dolayı yoğunluk ta düşüktü. 2 saatin sonunda böyle olmayacak deyip yolun Ankara yönüne bağlandığı yere doğru giderken yanımda beklemediğim bir anda bir araç durdu.(passat) nereye gittiğimi sordu trabzon dedim. ankaraya gidiyormuş öyleyse boluya kadar bırakabileceğini söyledim ve çantamı bagaja koyup ön koltuğa oturdum. böylece ilk otostopumu otostop çekmeden gerçekleştirmiş oldum. :)

Beni alan beyefendi son derece kibar ve bir çok yerde üst düzey yöneticilik yapmış ve dünyada da birçok yeri görmüştü. Güzel muhabbet ettik kendisiyle telefonları aldık karşılıklı. Hatta beni Bolu'da Gerede gişelerine kadar da bıraktı. Çok sağolsun.


Bolu Gerede'deyim. İstanbul-Ankara otoyolunda takip eden araçların karadeniz için otobandan ayrıldıkları nokta yani karadeniz yönüne otostop için kilit nokta. fakat şöyle bir sıkıntı var araç yok. ramazan münasebetiyle trafik yoğunluğu düşük. Bu gişelerde yaklaşık 2 saat belki daha fazla bekledikten sonra artık burada beklememem gerektiğini idrak edip bir tıra beni yolun ilerisine bırakmasını rica ettim. Sağolsun beni yolun ilerisinde d-100 den gelen araçların da katıldığı bir noktada bıraktı. Burada da umutsuzca yarım saat belki biraz daha fazla bekledikten sonra ileride 55 plakalı sarı renkli bir şahin durdu ve hızlıca geri geri gelmeye başladı. yanımda durdu ve beni samsuna kadar bırakabileceğini söyledi.Sevindim çünkü planladığım gibiydi ve uzun mesafeyi tek bir araçla kat etmiş olacaktım sanırım bu mesafe 470 km, yamuluyo da olabilirim. neyse bindik arabaya arka sağ tarafa. çünkü abiler araçta 2 kişilerdi. neyse bi on 15 dk gittikten sonra direksiyondaki abim elini ön sag koltuğun arka tarafındaki cebe uzattı ben de insani bir şekilde heralde telefonunu arıyor düşüncesiyle-ne alakaysa- abi telefonuna mı baktın ben bulayım dedim ses etmedi sonra elini arka koltukta benim yanımda duran ceket gömlek kravat yığınının altına soktu ve SİLAH ı alıp ön tarafa yanına koydu. bende bir tırsma oldu kabul ve bu olaya müteakip 20 dk araçta bir sessizlik oldu. sonradan direksiyondaki abinin bir telefon konusmasından aslında güvenilir biri oldugunu ve o silahın da klasik karadeniz yaşam tarzındaki her evde bir silah mottosunun elemanı olduğunu farkettim. Bu arada aklıma gelmişken yazayım. Gerede gişelerde komik bir olaya şahit oldum. OGS si ötmeyen bir vatandaş yaya şekilde ogs yi eline alıp kah koşarak kah zıplayarak kah havaya atarak okutmaya çalışıyordu bi yandan da bana soruyordu nasıl olacak diye. bu olaya çok gülmüştüm. :D neyse sarı şahin e dönelim. tosyada bir çay molası verdikten sonra yaklasık saat on bucuk gibi samsuna bıraktılar ve abiler bana her ne kadar istemesem de bir sigara parası verip numaralarını verdiler ve bir sıkıntı olunca aramamı istediler hatta uzungöle varınca da haber vermemi istediler ama haber veremedim.
Abiler:


Samsun'da abilerin bıraktığı nokta otostop için çok iyi bir yerdi. Samsun için tarif: Bandırma vapurunun karşısı. Türkiye için tarif: Gerede'den Samsun'a gelen yolun karadeniz sahil yoluyla birleştiği kavşak. yani burası yine istanbul tarafından gelen tırların trabzon yönüne gitmeleri için kullandıkları güzergah çünkü batı tarafından samsuna girişlerine izin yok tırların. samsunun güneyinden girip doğu karadeniz yönü için haliyle dogusundan terkediyorlar şehri.

Burası şehir merkezi denebilecek bir konum olduğu için önce otostop çekmeye çekindim. ışıklarda duran bir iki tıra sordum. nafile. aynı yerden şehirler arası otobüsler de geçiyordu. aklımda gece otostop yapma-yapmama konusundaki çekinceler vardı ve bu konuda karar vermem gerekiyordu. ışıklardaki otobüs duragına oturup o günün ilk yemeğini çantamdaki çıkından yedim: burçak-snickers-su .

daha sonra gece de olsa otostop yapmaya karar verdim(saat 00:30) çünkü bulunduğum noktadan otobüsler geçiyor ve o an otobüse binsen trabzonda sabah cok erken saatte olacaktım ve bu da işime yaramayacaktı hem de para vermiş olacaktım. samsuna neden kalmadım sorusuna gelince ablamlar ve annemler samsuna taşındılar ve bu seyahatimden haberleri yoktu beni o aksam orada görmüş olsalar bile hatta kuzenlerim uzaktan bile görse benim için sıkıntı olacaktı. hatta 2 gün sonra otobüsle oraya indiğimde çevirdiğim taksici sen 2 gece önce buraya sarı bi şahinle geldin hayırdır demişti. :D neyse ben otostop yapmaya devam ettim ve trabzon yazan kartonumu çıkarttım. derken 33 plakalı bir tır durdu. ben otostop çekerken güzergahtaki plakalara önem versemde aslında bunun ne kadar da manasız olduğunu tıra bindikten sonra anladım. çünkü bindiğim bu tır mersin plakalıydı fakat almanya berlin den aldığı yükü gürcistan a götürmekteydi :)

tırın şöforü abim kürt kökenliydi. türkiyedeki bir çok ırkçı insana inat aramızda çok iyi muhabbet oldu. o anda anladım ki aracına bindiğim her kişiyle ortak bir noktada buluşabiliyordum. bu abi beni kibarlığı ve elibolluluğuyla beni çok utandırdı. merak edenler için tır: volvo globetrotter.


(var öyle birşey bir çok genç üniversite okuyup iyi meslek sahibi olsa bile güzel bir tır her zaman gönüllerinde yatar. ben de dahil) tır çok rahattı ve güzel abim tüm trafik kurallarına uyuyordu zaten tır kilitlenmişti ve 80 km yi geçmiyordu. biz de koltuklarımızda kemerlerimiz takılı güne uyanan karadeniz sahilinin ve yüzümüze doğan güneşin keyfini çıkararak yola devam ettik. bu arada türkiyenin en uzun karayolu tünelinden de geçtim.

Nefise Akçelik Tüneli 3825 metre



Daha sonra Of'ta helalleşip beni bıraktıktan sonra güzel abicim uzun yolunun son kısmına doğru yola devam etti.

sonraki bölüm: Of-Uzungöl

Hiç yorum yok: