insan, doğanın yere döktüğü birer kırıntı...

yaşadı, gün doğumundan geceye

yalvardı,

kirli bi ırmak olup,
engin bir denize varıncaya kadar.

Orada mıyım?

20 Ocak 2012 Cuma

Bölüm 3 : Uşak - Sonsuz Şükran Köyü

uşak merkezdeki müzeyi ziyaret ettikten sonra konyaya gitmek üzere şehir çıkışına doğru yürümeye başladım. karşımda ışıklar orada biraz takıldıktan sonra ileride sağda cami var yanında gölgelik eden bir ağaç; onun altına geçip otostoba başladım. gideceğim yer: konya ili, hüyük ilçesi, çavuş kasabası.

buraya gidiyorum çünkü istanbuldaki fransız sokağının kurucusu mehmet taşdiken in kendi köyünde kurduğu bir sanat buluşması; anadoludan alınan ın tekrardan anadoluya verilmesi; şükran iadesi menvalinde bir proje: sonsuz şükran köyü. işte link: http://www.sonsuzsukrankoyu.com.tr/

hep deriz ya orda bir köy var uzakta gitmesek de kalmasak da o köy bizim köyümüzdür, hani şarkısı da var. bence öyle değil. bir belgeselde izlemiştim. amerikan askeri bir kadın subay savaş gemisinde çalışırken 1 seneden fazladır göremediği kocası için şunları söylüyordu: "artık görmediğin birini sevemiyorsun" . uzak ta olan bir köyü gidip görmeden orada kalmadan, yaşamadan, koklamadan o köyün kendine ait olduğunu düşünmek saçma, hissetmekse imkansız bence. benim de anadolu turuna çıkarkenki düşüncelerimden biri de buydu buralıyım dediğim toprakları görmek.

neyse bir antreden sonra devam etmiş olalım. uşak çıkışında yaklaşık yarım saat bekledikten sonra konyaya giden bir abim beni arabasına aldı. yolda mola verdik ve gözleme yedik. sağolsun o ısmarladı ve şunu söyleyebilirim ki.. bindiğim her araçta her sürücüde muhabbet ederken kendimi bulmamdı bana ilginç gelen yada her sürücüye göre muhabbet üreten kaypak ben. bilemiyorum henüz anlayabilmiş değilim.

hüyük e gitmek için uşak-konya karayolunda doğanhisar, hüyük yol ayrımında araçtan indim. her zaman olduğu gibi büyük teşekkürler, büyük dualar ederek veda ettim abim e. araçtan inince yol ayrımın biraz ilerine gittim. solda büyük bir jandarma karargahı var bilgi olsun diye söylüyorum. ileride bir ağacın gölgesine oturuverdim. belki yarım saat belki daha da az bir süre sonra bir kamyon durdu. yolumu sordu hüyük dedim alıverdi yalnız beni aldıktan 2 dakika sonra yolun trafiğe tamamen kapalı olduğunu ve yolun yeniden yapıldığını aradan dereden çalıştığı taş ocağına gittiğini tek tük de olsa bazen araç geçtiğini söyledi. tabi bu durumun üzerine ben dumur oldum çünkü anayolda bu yolla ilgili yol çalışması olduğuna dair hiç bir işaret yoktu. biraz ilerledikten sonra gördüm ki hakkaten yolun üzerine topraktan set çekip yolu kapamışlar. neyse bu kamyonla kapalı yolda yaklaşık 10 km kadar gittikten sonra inşaat firmasına ait bir su tankeri görünce benim kamyonun şöförü durdu ve suyu nerden aldıklarını sordu onlar doğanhisar deyince beni götürüp götüremeyeceklerini sordu onlar evet dedi ben de kamyondan indim. hemen su tankerine yanaşıp selam verdim. çantamı görünce korktular yer olmadığını söylemeye çalışacakken şöyle deyiverdiler: "eğer seni alırsak şirketle başımız belaya girer" ben de eyvallah deyip yolun kenarına geçtim bir gölgeye ve otostop çekmeye başladım dicem ama etrafta araç yok.(videoda göreceğiniz üzre) :) sadece bir kaç dozer. 1 megane geçti sonra 1 nissan pick up 2 sine de el ettim durmadılar. sonra ileriden nissan geri döndü yanımda durdu. benle yaşıt bir gençti. nereye gittiğimi sordu. hüyük e gitmeye çalıştığımı söyledim. eğer onla takılırsam beni doğanhisara kadar bırakacağını söyledi ne kadar takılırım dedim 15 20 dk dedi. ok çektim. kendisi yolun mühendisiydi. 85 dogumluydu hüyüklüydü.

onla biraz takıldıktan sonra beni sağolsun doğanhisar a kadar bıraktı. doğanhisarda bir mezarlığın kenarında yarım saatten fazla bekledikten sonra hüyük e otobüslerin gittiğini söylediler. ben de fazla zorlamadan otobüse bindim. 5 tl. normalde 5 tl çok büyük para değil ama 600 km bedavaya gelip 15-20 km için 5 tl vermek adama o kadar çok koyuyor ki anlatamam :(

hüyük e varınca çevredikilere şükran köyünü sordum; haberleri yoktu. bir festival olduğunu söyledim; vatandaşın teki büyük çantamı ve cüssemi görünce güreş festivali mi güreşçi misin diye sordu yok dedim ama canınız güreş çektiyse parasına güreşebilirim :) yok dedi ben almayayım :D . çavuş için yol tarifini aldıktan sonra yürümeye başladıktan yaklaşık 20 dk sonra.-bu arada artık yürümeye alıştım günde yaklaşık 10 km yürüyorum çünkü bir araçtan indiğim zaman sonraki nokta için uygun otostop yeri uzakta olabiliyor.- sonsuz şükran a giden benden yaşça küçük biri kendisi durup beni sonsuz şükran ın içine kadar bırakıverdi, projeden etraflıca bahsetti çay ısrmarladı. çavuş köylüymüş, yamulmuyorsam uludağ üniversitesinde okuyor.

köyde biraz soluklandıktan sonra çantamı bırakıp elimde fotoğraf makinasıyla keşfe çıktım. yaklaşık 10 kadar ev yapılmıştı kerpiçten kenarında bir su birikintisi hemen yanıbaşında land art çalışmaları...

evlerden gelen müzik sesini takip ederek bir eve geldim içeri girmek için müsade istediğim ve fukara ispanyolcamla muhabbet ettim. akşam olduğunda farkketim ki o müzik gurubu aslında festival akşamı çalacak olan grupmuş ki prova yapıyorlarmış.

köyü gezdikten sonra çadırımı köye kurmaya karar verdim. etrafta yabani hayvan olup olmadığını sordum ve sonsuz şükran köyü derneği başkanından müsade istedim otostopla geldiğimi duyunca şaşırdı ve sevindi misafirhanede kalmamı teklif etti ama ben çadırı tercih ettiğimi söyleyerek kibarca davetini reddettim. daha sonra akşam yemeği için köyün meydanında toplanıldı sanatçılar otostopla geldiğimi duyunca şaşırmışlar ve benle muhabbet etmek istemişler beraber oturup yemek yedik. güzeldi. çadırımı kurup çavuş köyünün meydanındaki konser için köye doğru yol aldım.

çok ilginç bir görüntü. bir köy meydanında profesyonel bir sahne ve tesisathttp://www.blogger.com/img/blank.gif. dinleyicler için okuldan getirilmiş ahşap sıralar.. önce doğa için çal ın gösterimi yapılıyor. sonra ise marokknroll, link: http://marokknroll.eu/isimli bir grubun konseri var. hepsi çok güzeldi. ispanyolca, ingilizce şarkıların söylendiği bir köy meydanında koşuşturan küçük çocuklar, meraklı bakışlarla çekirdek çitleyen teyzeler, bağrışan köyün genç kızları..

gece yarısına doğru çavuş köyünden şükran köyüne doğru yürüdüm ve çadırıma geçip uyudum.

sabah olunca güneşin doğuşunu kaçırmamak için şükran köyünün meydanındaki banklarda güneşin karşıdan doğuşunu izledim. çok güzeldi. yakınlarda selçuklu döneminden kalma bir hamam olduğunu öğrendim. köyün öteki tarafında, 3-4 km uzakta. çok gitmek istedim fakat eğer oraya gidersem çavuşta bir gece daha kalmam gerecekti. zaman sıkıntım vardı gidemedim. sabah kahvaltıyı köydeki sanatçılarla beraber aynı masada yaptıktan sonra yola koyuldum. yaklaşık 5 km lik bir yürüşün ardından İPEK YOLU na varıp Konya'ya gitmek için otostopa başladım...

sonraki bölüm: sonsuz şükran köyü-konya

Yeni Pencere


Yeni Pencere

Yeni Pencere

Yeni Pencere

Yeni Pencere



SONSUZ ŞÜKRAN KÖYÜ'NDE GÜNEŞİN DOĞUŞUNU İZLERKEN:



SONSUZ ŞÜKRAN KÖYÜNDEN AYRILIRKEN:





KRAVAT(LAND ART):

SONSUZ ŞÜKRAN KÖYÜ'NDE Bİ GECE DE OLSA CEMİL İPEKÇİ'YE KOMŞUYUM:














































Hiç yorum yok: